Tuesday, June 05, 2007

Vamos Bien!

[Birgün, 28 Mayıs 2007]


Küba Devrimi’nin ertesinde oluşan yeni sosyal parametrelere meşruluk kazandırmak, devrimin kazanımları konusunda halkı ikna etmek, ve geleceğe dair umut içeren bir atmosferi, dayanışma duygusu kurmak amacıyla bulunmuş, yerleşiklik kazanmış ve belirli bir samimiyet taşıyan bir ifade “Vamos Bien” –türkçesiyle “İyi Gidiyoruz!”. İyimserlik çağrısı olarak işlev gören bu parolanın günümüz Kübası’nın gerçekliğinde ne anlam ifade ettiği tabii ki tartışma konusu. Yanlış giden şeylerin, ideolojik deformasyonların üzerini örtmek için bir gerece de dönüşebiliyor iyimserlik çağrısı. Sosyal bağlar çözülürken, sosyallikler arasındaki sürtünme artarken, şiddet gündelik yaşamın sıradan bir unsuru haline gelirken, gezegenin bütünü kapitalist cendereye sıkıştırılmış biçimde karanlığa doğru ilerlerken “bardağın yarısı dolu” demek giderek zorlaşıyor. Birgün gazetesindeki bu köşeye ara verileli bir buçuk yıl oldu. Bu süre zarfında, daha önce birbirinden ayrışık duran damarlar halen de yürüyen milliyetçilik damanlarının birbirine bitiştiğine, kitlesel bir akıl tutulması yarattılarına, kitselliğin ağırlığından türetilen bir cürretle cani şiddet eylemlerine girişildiğine, militarizmin cilalanıp parlatıldığına tanık olduk. Netice olarak yaşadığımız coğrafyada bardak ile su arasında bir ilişki kurmak bile zorlaşmış durumda.

Yine de, kendimize hatırlatmamız lâzım ki, dibe vurulan noktada ayağa kalkmak için aktif ve olumlu bir zihin hali gerekiyor. İhtiyat ve eleştirelliğin talep ettiği ölçüde bir karamsarlığı cebimize koyup, var olan artı değerleri, yanyana durma arzusunu, açılım potansiyellerini kucaklamamız, “Vamos Bien!” aşısına başvurmamız gerekiyor. Hrant Dink’in aramızdan koparılmasının ardından gelişen olayların üstlendiği turnasol işlevi kimin nerede durduğu, hayatı nasıl kavradığı, dünya üzerinde nasıl bir kimlik perspektifi olduğu konusunda bir berraklaşmayı beraberinde getirdi. Artık kimin yanında durmamız gerektiğini görüyoruz ve işin iyimserlik üreten boyutu şu ki, yanyana durmayı da öğreniyoruz yavaş yavaş. Daha çok faal olduğum ve Birgün’de bundan sonra devam edecek yazılarımda ağırlık vereceğim plastik sanatlar alanının bu konuda iyi bir sınav verdiğini söylemek mümkün. Geçtiğimiz ayları bir daha gözden geçirdiğimizde kişisel ölçekte bir ayıklaşma sürecine girildiği görülüyor. Aydan Mürtezaoğlu’nun Venedik Bienali için tasarlanan katılımını geri çekmesi Hrant’ın kaybının ertesinde oluşan depresyon ortamında sanat üretiminin ne anlam ifade ettiği, mevcut siyasal koşullar dahilinde sanatın ulusal temsiliyet çerçevesi içinde var olup olamayacağı tartışmasını tetiklemişti. Bunun yanında militarizmi, milliyetçiliği, şiddet tapınmasını doğrudan konu alan sergiler gerçekleşti geçtiğimiz aylarda. Örnek olarak, Erinç Seymen’in “Av Mevsimi” isimli sergisi soğukluğunu ve kesiciliğini arttıran hiyerarşik yapılanmalara karşı sert bir okumayı tercih ederken, Karşı Sanat’ta düzenenlen “İmparatorluk Hâlâ Çöküyor” sergisi travmatik olan ile ironi arasında bir denge tutturmaya çalışıyordu. Hale Tenger’in ulusal ölçekte yaşanan buhranları atmosferik ve yabancılaştırıcı bir biçimde betimlediği mekân düzenlemesi dizisine “Lâhavle” sergisi eklenmişti. Kolektif ölçekte de bir ayıklaşma yaşandığı söylenebilir. Sanat-içi farklılık ya da anlaşmazlıkların ve kişisel küskünlüklerin görece olarak askıya alınarak siyasal ortaklıklar çevresinde biraraya gelinmeye başlanması, bu minvalde ürünlerini ilerleyen aylarda göreceğimiz sanatsal projelere girişilmiş olması, farklı alanların tekrar yakınlaşması, PİST, K2 gibi bağımsız projelere Hafriyat’ın yeni açtığı mekânın eklenmesi gibi insanı nefes aldıran somut gelişmelere tanık oluyoruz. Özcü kimlik anlayışlarına mesafeli, eleştirellikten taviz vermeyen, bir adım ötesini düşünmeye çalışan bir ilişkisellik, en azından ideal olarak, yeniden önümüzde duruyor.

Not: Bir futbol sezonu boyunca fark üretmeyi, beraber durmayı başarabilmiş, Yoğurtçu Parkı’nda gülmüş eğlenmiş, İzmir Atatürk Stadı’na sevinç gözyaşlarını bırakmış Vamos Bien’cilere nice yıllar…

3 Comments:

At 4:38 pm , Blogger pagan said...

This comment has been removed by the author.

 
At 4:38 pm , Blogger pagan said...

futbol hayata dahildir, sanata da teğettir.

vamos muy bien!

 
At 1:32 am , Blogger Unknown said...

This comment has been removed by a blog administrator.

 

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home